27 Aralık 2010 Pazartesi

Bir Kedi Kaç Kişinin Hayatını Değiştirebilir?

2yxnfgw
DÜNYANIN EN ÜNLÜ KEDİSİ DEWEY’İN ÖYKÜSÜ

Yayınlandığı ilk günde dünyada rekor ilgi gören ve sıradışı öyküsüyle tüm dünyada insanları derinden etkileyen, yüreklerini ısıtan DEWEY şimdi Türk okuyucularıyla buluşuyor…
DEWEY inanın sizin hayatınızı derinden etkileyecek.
Bir kedi sizin üzerinizde ne kadar etkide bulunabilir? Bir kedi kaç kişinin yaşantısını etkileyebilir?
Terk edilmiş bir yavru kedi klasik bir Amerikan kasabasındaki küçük bir kütüphanede nasıl dünya çapında ünlü olur? Dewey’in büyüleyici öyküsünü okumadan bu sorulara yanıt veremezsiniz.
Dewey’in öyküsü olası en kötü durumda başlıyor. Yalnızca birkaç haftalık yavru iken, yılın en soğuk gecesinde Spencer kasabası Halk Kütüphanesine sığınır. Kütüphane yöneticisi Vicki Myron ertesi sabah onu bulmuştur. Myron alkolik kocasından ayrılmış, göğüs kanseri olan çocuklu bir kadındır. Dewey onun ve personelin kalbini kazanmıştır ve yukarı doğrularak ve soğuktan neredeyse donmuş patisini kaldırarak onlara teşekkür edecektir. Sonraki on dokuz yıl boyunca Spencer halkı onun heyecanını, sıcakkanlılığını ve (bir kediye özgü) insancıllığını ve her şeyden önce en çok kimin ihtiyacı varsa onun yanına gitmesini sağlayan altıncı hissini yaşayacaktır.

Onun ünü başka kasabalara ve ardından başka eyaletlere doğru artar ve sonunda tüm dünyaya ulaşır. Dewey yalnızca bir dosttan daha fazlasıdır; o genel olarak tarımla geçimini sağlayan bu kasabanın insanları için bir gurur kaynağı olmuştur.
“Olağanüsüt bir hikaye… DEWEY kesinlikle tüm insanlar için bir esin kaynağı.”
—JACK CANFIELD, yazar
“Beş mendil ıslatmama neden olan bu yürek ısıtıcı öyküyü sevdim. Bunun tek nedeni onun olağanüstü bir kedi olması değil, aynı zamanda Iowa halkının ve özelde Spencer kasabasının insancıllığı ve direncidir.”
—W. P. KINSELLA, yazar
“Dewey’in öyküsü bir kedinin insan yaşamını ne denli değiştirebileceğini duygusal bir tarzda ortaya koyuyor. Vicki Myron Dewey’in öyküsünü yazarak bu ünlü kütüphane kedisine onuncu canını veriyor.”
—CHRISTIE VILSACK, Iowa valisi eşi
“Iowa halkı Dewey adında çok sevecen bir kütüphane kedisi aracılığıyla uluslar arası alanda bir ün kazanmıştır. Bir kedi sever olun ya da olmayın bu kitap sizi derinden etkileyecek.”
IOVVA’YA HOŞ GELDİNİZ.
Amerika Birleşik Devtetleri’nin ortasında doğuda Mississippi nehriyle batıdaki çöller arasında dalgalanarak uzanan 1000 millik düz bir arazi varken hiç dağ yoktur. Nehirler, küçük koylar yer alsa da büyük göllerin sayısı pek azdır. Rüzgar dağların çıkıntılarını aşındırıp, önce toza sonra toprağa ve sonunda düzgün siyah tarım arazisine dönüştürmüştür. Oralarda yollar, uzun ve kesintisiz çizgiler halinde ufka doğru dümdüz uzanır. Virajlar yoktur yalnızca ara sıra zorlayıcı, fark edilmeyen dönüşler vardır. Bu arazi, çiftlik yapılmak üzere ölçümü alınıp parsellenmiştir. Dönüşler, ölçüm hattı üzerindeki tashihlerdir. Her mil, her yol, aynı derecede kusursuz bir çizgi halinde olup, düz bir yolla kesilmektedir. Bunlardan on milyon tanesini alıp birleştirirseniz, dünyanın en güzel tarım bölgelerinden birine sahip olursunuz. The Great Plains ihe Bread Basket, The Hearthland veya pek çok kimsenin düşündüğü gibi, bir başka yere giderken üzerinden uçtuğunuz bir arazidir. Okyanuslar, dağlar, sahiller, kayak bölgeleri bırakalım onların olsun ben lovva’yı tercih ederim.
Kuzeybatı Iowa’da, kışın gökyüzü çiftlik evlerini yutar. Soğuk bir günde, düzlüklerin ötesinden rüzgarla gelen kara bulutlar, toprağı saban gibi karıştırır. İlkbaharda dünya düz ve boş olup, kahverengi toprakla ve alta kürenmeyi bekleyen, biçilip atılmış mısır saplarıyla doludur. Gökyüzü ve toprak, bir çubuk üzerinde duran bir tabak gibi mükemmel bir denge içindedir. Fakat buraya yaz sonlarında gelirseniz, toprağın kabarıp gökyüzünü bu tablodan itip atmak üzere olduğuna yemin edebilirsiniz. Mısırlar yaklaşık üç metre boyundadır. Tepeleri altın sarısı püsküllerle kaplı yemyeşil yaprakları vardır. Çoğu zaman mısırların arasına gömülür, mısırlardan oluşan duvarlar arasında kaybolursunuz. Fakat yoldaki küçük bir tümseğe sadece elli altmış santimlik bir yükseklikten bakarsanız yemyeşil yapraklar üzerinde, ipeksi püsküllerin parladığımı görürsünüz. G ipekler, bir ay süreyle, kızgın yaz sıcağında kurulup dönüşen polenleri yakalayan üreme organlarıdır. Kuzeybatı Iovva’yla ilgili en çok sevdiğim şey budur. O daima değişir. Banliyölerde bir restoran zincirinin bir diğerinin yerini almasıyla ya da şehirlerin durmadan daha da yükselen binalar kalabalığıyla oluşan değişiklik gibi bir değişim değildir bu.
Taşranın, değiştiği şekilde, daima ileriye doğru kayan ileri geri yumuşacık bir hareketle değişmesi gerekir ama asla çok hızlı değil. Oralarda yol kenarında pek fazla işyeri yoktur. Çiftçi pazarları yoktur. Zanaatkarlara ait dükkan yoktur, çiftçi marketleri yoktur. Her yü sayıları azalan çiftlik evleri yolu kucaklar. Şehirler, Iowa’nın taondaki mücevher veya Mısır kuşağındaki altın toka gibi isimlerle birden mantar gibi çıkıyorlardı. Çabucak yok oluyorlardı. Bir hububat asansörü veya imalat tesisi, belki de ihtiyaç karşılayan dükkan, yemek yenecek bir yer, şehir merkezindeki ana cadde olabiliyordu.
Her on mil veya biraz daha fazla mesafede alçak duvarların gerisindeki, işaretlenmiş bir yol kenarı mezarlığı vardır. Bunlar genişletilmiş aile parsellerine dönüşmüş olan Öncü parsellerdir. Kimse evinden uzağa gömülmek istemez ve kimse toprak ziyan etmek istemez. Elinizdekini kullanın sade olsun. Yerel kalsın.
Sonra siz uzaklaşır, bir tümseğin arka tarafından aşağıya uzanan mısır tarlaları gibi sürüklenip giderken yol genişler ve bir dizi dükkanın Önünden geçersiniz. Matt Mobilya, İron Horse Öleli, Prime Rib Restaurant, aynı zamanda bir Wall Mart, bir Mc Donalds ve Motel 6 vardır.
Trafik ışıklarından kuzeye dönün, zaten arabanızla hangi yöne giderseniz gidin 5(1 millik mesafedeki ilk dönüşten sonra iki dakika içinde, mağazalar zincirini geride bırakmış olursunuz ve Küçük Sioux İrmağı’nın üzerinden doğruca 1931′den beri değişmemiş olan Spencer Iovva’nın kalbine doğru yol alırsınız.
Spencer şehir merkezi Amerika’nın kartpostal gibi küçük bir şehridir. İki üç katlı binaları, birbirine bağlayan insanların arabalarını park edip çıkıp yürüdükleri sıra sıra dükkan önleri vardır. White Drug, Eddie Quinn’in Erkek Giyim mağazası, Steffen Mobilya onlarca yıldır işletilmek tedir. Çiftlik sahibi hanımlara ve 20 mil uzaklıktaki Iowa
Göl kasabasına giden turistlerin bazen uğradığı Hen House dekoratif malzeme satar. Model uçak konusunda uzman bir hobi mağazası vardır. Bir de oksijen tüpleri ve tekerlekli sandalyeler kiralayan hobi mağazası vardır. Elektrikli süpürge dükkanı da buradadır. Eski sinema, Arts on Grand köprünün güneyinde, 7 sinema salonunun açılmasından sonra, yalnızca eski filmleri gösterse de hâlâ çalışıyor.
Şehir merkezi, köprüye sekiz blok mesafedeki The Hotel’de biter. The Hotel, gerçek ismi budur. 1920′lerin sonunda, bölgenin en iyi kalınacak yeri, otobüs deposu, tren istasyonu ve tek oturulabilecek restoranıyla 1920′lerin sonunda Tagney olarak biliniyordu. Büyük Ekonomik Krizin sonunda parasızların kaldığı ucuz otel oldu. Söylentilere göre sonradan genelev olmuş, kalıcı olması için inşa edilmiş olan 5 katlı tuğla bina sonunda terk edildi ama 1970′lerde rehabilite edildi ama o zamana gelindiğinde, gerçek hareketlilik Büyük Cadde’den 5 blok aşağıya, fırfırlı örtüsü olmayan, formika masalı ve filtre kahvesi ve dumanlı içki köşeleri olan lokantası ile Sisters’ın ana cadde cafesine kaydı. Sİsters’de her sabah üç erkek grubu bir araya geliyordu. Yaşlılar, daha yaşlılar, çok yaşlılar. Geçmişteki yaşlılar, çok yaşlılar. Geçmişteki 60 yıl süreyle birlikte Spencer’ı yönettiler.
Sisters Cafe’den sonraki köşeyi dönünce küçük park yerinin karşısında ve Büyük Cadde’den hemen yarım blok ötede, alçak, gri renkli bir beton bina vardır. Spencer Halk Kütüphanesi. Benim adım Vicki Myron ve ben son beş yılı kütüphane müdürü olarak bu kütüphanede 25 yıldır çalışmaktayım çalışmaktayım. Sadece çalışmak mı? Bilgisayarın gelişine ve yeni okuma odasının kütüphaneye ilave edilmesi işine nezaret ettim. Çocukların büyüyüp ayrılışlarına, ama sadece on yıl sonra kendi çocuklarıyla birlikte, bu kapıdan içeri tekrar girmelerine tanık oldum. Spencer Halk Kütüphanesi en azından ilk anda pek Önemli görünmeyebilir fakat o merkez noktasıdır, memleket öyküsünün kalbidir. Onu çevreleyen çiftlikler, yakınındaki göller, Hartley’dekj Katolik kilisesi, Montena Okulu, kutu fabrikası ve Amolds Park’daki o harika dönmedolapla ilgili olarak anlatacağım her şey sonunda dönüp dolaşıp bu küçük gri binaya ve burada ondokuz yıldan fazla yaşayan kediye uzanmaktadır.
Bir kedinin etkisi ne kadar büyük olabilir? Bir kedi kaç yaşama dokunabilir? Terk edilmiş bir kedi yavrusunun küçük bir kütüphaneyi, bir buluşma yeri ve turist çeken bir yere dönüştürmesi. Bir Amerikan şehrine ilham kaynağı olması, bir bölgeyi tümüyle birbirine kenetlemesi ve sonunda, dünya çapında ünlü olması nasıl mümkün olabilir?
Dewey Redmore Kitapları, Spencer lowa’nın sevgili kedisinin öyküsünü dinlemeden bu sorulara yanıt bulamazsınız.
Bölüm 1

En Soğuk Gün
18 Ocak 1988 dondurucu bir Iowa pazartesisiydi. Bir gece önce ısı 15 dereceye düşmüştü, mantomun altından giren, vücudu kesen, kemikleri sızlatan rüzgarı bir yana bıraksak bile Öldüresiye bir soğuk vardı, nefes almak bile acıtıyordu. Bütün Iowa’run, bildiği gibi düz araziyle ilgili sorun, üzerinde havayı engelleyecek hiçbir şeyin olmamasıydı. 1800′lerin sonlarında, Little Sioux City üzerine inşa edilmiş olan köprünün yıkılması gerekiyordu çünkü nehir o kadar buzlanıyordu ki herkes köprünün ayakları çökecek diye korkuyordu. 1893′te kasabanın su kulesi yandığında yukarı çıkan borunun donmaması için üzerinde sarılmış olan samandan yapılmış koruyucu, alev aldığında zaten çevredeki tüm yangın muslukları taş gibi donmuş bulunuyordu. 60 cm. kalınlığında, üç metre genişliğinde bir buz halkası deponun üzerinden kayıp düşerek kamu rekreasyon alanının üzerine çarparak Büyük Cadde’nin her yanına dağıldı. İşte size Spencer kışı.
Oldum olası sabahçı değilimdir, hele hele karanlık bulutlu bir Ocak güllünde asla. Ancak her zaman görevime bağlıyımdır. Saat 7.30′da işe gitmek için arabamla yol alırken on blokluk mesafede sadece birkaç arabaya rastladım ancak park yerimde benimkinden başka araba yoktu. Yolun karşısındaki Spencer Halk Kütüphanesinde, ben düğmeye basıncaya kadar ne hayat, ne ışık, ne hareket ne de ses vardı. Kalorifer otomatik olarak gece devreye girmişti ama kütüphane yine buz gibiydi. Kuzey Iowa’da beton ve camlı bir bina yapmak acaba kimin fikriydi. O anda bir fincan kahve içmeye çok ihtiyacım vardı. Hemen kütüphanedeki personel odasına aslında burası içinde bir lavabo ve kimilerinin zevkine göre fazla büyük sayılabilecek bir buzdolabı, birkaç iskemle ve özel görüşmeler için duvara asılı bir telefonu bulunan küçük bir mutfaktı girdim ve mantomu asıp kahve yapmaya koyuldum. Sonra cumartesi günkü gazeteye bit göz gezdirdim. Mahalli konuların çoğu kütüphaneyi etkiler veya kütüphane o konulardan etkilenirdi. Mahalli gazete, Spencer Daily Reporter, Pazar ve Pazartesi günleri yayınlanmazdı, onun için Pazartesi, Cumartesi günkü sayıyı yakalamak için bir fırsat günüydü. Kütüphanenin müdür yardımcısı ]ean Clark, eşarbını ve tek parmaklı eldivenini çıkarırken, “Günaydın Vicki— dışarısı çok kötü” dedi.
Gazeteyi yanıma bırakarak “Günaydın Jean” dedim. Personel dinlenme odasının arka duvarına dayalı, kapağı menteşeli, kocaman, 60 cm. yüksekliğinde, 120 santimetrekare, bacaklarının yandan kesildiğini varsaysak iki kişilik …..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder